29 Şubat 2012 Çarşamba

Yazık Sana.

 Her insanın güvenmeye ihtiyacı vardır. Bu çevresindeki insanlar da olur, yanındaki herhangi bir nesneye de - uğurlu olduğunu düşündüğü- güvenebilir insan. Ama insanın önce kendisine güvenmesi gerekmez mi?
  Hiç mi yarı yolda bırakılmadın sen, yalanını yakalayamadın mı çevrendekilerin hiç? Yok, yok ben eminim mutlaka olmuştur hayal kırıklıkların. Yani en azından çantanın fermuarı bozulmuştur, saçındaki lastik toka kopmuştur hiç olmayacak bir anda. En basitinden yaşamışsındır bu tür şeyler, güvendiğin dağlara kar yağmıştır en azından bir defa.Yani hala başkalarının ardına sığınarak ona buna laf atabiliyorsan, insanlar hakkında atıp tutabiliyorsan harbiden idiotsun sen. 
  Tamam, destekçin de çoktur dostun da. Herkesin vardır yanında birileri. Tamam, gerçekten güvenebileceğin insanlar olabilir onlar. Yine de farkına varman gerek, çoğu şeyi söylerken, senin arkanda kimse yok. Sen herkesin arkasından konuşuyorsun. Ardına sığındıkların var, destekçilerden öte. Çok acı bu. Gerçekten acıyorum. Ama korkaklığın lüzumu yok, söylüyorsan bir laf arkasında dur, lafınla aranda dostların olmasın, yıkma kendi sorumluluğunu insanların üstüne. Hayır benim de var kardeşim dediğim insanlar, güvendiklerim, çevrem var. Diyorum ya herkesin vardır. Yalnız çok ince bir çizgi var dostlukları kurmakla dostları kullanmak arasında. Sen aşıyorsun o çizgiyi, yazık. 
 İnsan söylediklerini ölçmeli, tartmalı. Ağzından çıkan lafın dostlarının çokluğundan değil, boyundan büyük olmamasına dikkat etmeli değil mi? Ama yapmıyor insanlar, evet senin gibisi çok var. 
 Eminim katılıyorsunuz bana, herkesin hayatında vardır değil mi böyleleri? Normal yani. Aksi halde çevremde bu tür insanları gördükçe baştan aşağı şanssız olduğumu düşüneceğim.


                                                                                                      Zey.

İstemek.

 Hayatı kazanmak için başta istemek gerekir aslında. Başarılı insanları düşün. Çoğu istediklerini elde etmek uğruna birçok şeyden vazgeçer. İsterler, çabalarlar, olur. Olur yani. Olmasaydı başarılı insanlar olarak geçmezdi isimleri konuşmalarda, internette vs. Bir yere gelmeye çalışan insan en başından kendine sormalı "Neyi istiyorum?" . Evet işte tam da bu soru kişiyi bir yere getirir. Diğerlerinden ayrı kılar.
İstemek kadar kolay fakat bir o kadar da sabır gerektiren eylem azdır. İstersin ve beklersin. Bu bekleme sürecinde seni sınayan olaylarla karşılaşır, eğer geçersen kazanırsın.
 Bir şeyleri istemekten çekinmemeli insan. İstemezsen olmaz bu kadar basit. Yaratıcımız bile isteyin, vereyim dedikten sonra biz hala neyin dünyasını yaşıyoruz kendi çapımızda? İste ya! Bir yerden başla. Erken kalkmayı iste mesela. Yardım iste, bir silgi iste korkma! Kaç kere geleceğiz bu Dünya'ya? Eğer kuralına göre oynarsan her şey senin etrafında döner, farkına var.
 Hiç bir başlangıç için geç değil. Sen yeterki gerçekten ne istediğinin farkında ol.
İstemeyi mesela bir toprağa benzetelim. Toprağa insan kendi yorumunu katarak şekil verir, düzenler. Fakat eğer beklentiyi katarsa eylemine işte o toprak çamurlaşır, kararır, amacını yitirir. Yani beklenti istemeyi sulandırır. Oysa sen aslında toprakla bir araç yapmak istemiştin. Bu ayrımı yapabildiğinde gerçekten istemeye kavuşur, dilediğin ve istediğin doğrultuda şekil vermiş olursun.
 Hayat kısa, oyun dolu ve yalan. Şu dünyada sen varsın. Sen yoksan senin için dünya da yoktur zaten. Kendinin farkına var ve ilerlemeye gayret göster.


                                                                               
                                              Bu yazı birtanecik dostum Pearl'e aittir.

24 Şubat 2012 Cuma

Kafaya Takmaya Değmeyen ama Konuşmadan Edemeyeceğim Konu.

Moda diye hep aynı tarzların yayılmasından mı bilmem ama bugünlerde çok daha fazla gözüme çarpmaya başladı insanların tarzlarındaki benzerlikler. Aynı saç modelleri, aynı renk tonları, benzer hareketler bir anda yayılıyor. Tamam alışverişte çok seçeneğin olmadığı yerlerde kıyafet benzerlikleri çok doğaldır, amenna. Ama bu saç baş, tavır ve tepki özentilikleri de ne oluyor? Bu konuya kafa yormak size saçma geliyorsa, sizi mimiklerinize kadar inceleyip her şeyiyle size benzeyen insanlar yoktur etrafınızda. Umarım da olmaz, çok sinir bozucu. Yanlış anlaşılmasın, bahsettiğim " Aa aynı kazağı giymişiz, lanet olsun hemen bu ortamdan çıkmalıyım!" tarzındaki bayan sendromlarına sebep olan saçma nedenler değil. İnsanların düşünmemesinden, kendini tanımaya çalışmayıp hayalgücünü geliştirememesinden bahsediyorum. Bakıyor adam yapmış, çok yakışmış "Hemen ben de kestirmeliyim saçlarımı o modelde." diyor. Hayır belki senin yüzüne uygun değil, belki o tarz seni yansıtabilecek bir tarz değil. Neden düşünmüyorsun ki? Sonra da aynı fabrika çıkışlı ürünleri izler gibi izlemek durumunda kalıyoruz caddeki horoz ibiği saçlı ergenleri. Yani evet sadece bayanlar için geçerli değil bu moda adı altında yapılan özentilikler. Var benim de çevremde çok. Bunu okuyacak çok fazla insan olmadığımı bilsem de isim vermesem daha iyi. Ama harbiden çok sinir bozucu be insanların birden bakınca seni ben sanması sevgili ismi lazım olmayan şahıs.

Bağırarak Rahatlama Terapisi ;)

Ezgi'yle tartıştık bugün. Mecburiyet caddesi boyunca, bağıra çağıra tartıştık. Üç beş serseri de bizi taklit etmekten geri kalmadı tabiiki; işte o an ilk defa herkesin içinde yükselttim sesimi bir insana karşı. "Gerizekalı, idiot!" diye bağırdım ve hemen ardından gelenler de "Bağırmasana" diye laf  attı. Onlara da daha yüksek sesle "Sanane!" diye bağırdım :D Biliyorum çok takılacak bir şey değil; ama o an elimden geldiğince bağırmak ve  herkesin onlara bakması öyle iyi geldi ki. Sonra da gülmeye başladık zaten tartışmayı unutup. Deneyin yani, tutmayın sinirinizi içinizde ne gerek var. Teyzeler, amcalar biraz garip bakıyor size böyle durumlarda ama çok sinirliyseniz zaten aldırış etmezsiniz :D

23 Şubat 2012 Perşembe

.

Zaman dursa; kafamı dinlesem, rahatlasam, görmesem kimsenin yüzünü, duymasam sorularını. Sonra geri dönsem, devam etse zaman ve ben de hiçbir şey olmamış gibi devam etsem hayatıma..