Hepimiz tanık olmuşuzdur ilkokulda ya da ortaokulda sınıfımızdaki gruplaşmalara.. O zaman oluşan gruplar tenefüste ip atlayan kızlar tarafından oluşturulurdu. Liseye geçtik herkeste bir çıkar dostluğu başladı. Kimse kimsenin iki aydan fazla yakın arkadaşı olarak kalmıyor artık. Bugün X şahsıyla kanlı bıçaklı kavgalı Y, yarın bir bakmışsınız can ciğer kuzu sarması. Ama bu anlattıklarıma rağmen istisna Z 'ler yok değil. Bunlardan birini çok yakından tanıyorum mesela. Üç yılı aşkın bir dostlukları var hatta onlara dost demek basit kalır. Kardeş kavramıdır onlar için doğru olan. Özenilirler, kıskanılırlar hatta biri diğeri özeniyor (!) derler, çekemezler. Bilmezler ki onları yıllardır bir arada tutan zıtlıklarıdır. Biri sarıdır diğeri esmer; biri düz saçlıdır diğeri kıvırcık; biri olayları konuşarak halletmek ister öteki ' Ne gerek var ağız burun dalalım!' der. Her gün bir konu vardır aralarında 'Öyle mi olacak böyle mi?' tarzında. İkisinin aynı şeyleri savunduğu nadirdir. Biri ak biri kara der. Önemli olan sonucun ak ya da kara olması değildir. Önemli olan o an oluşan zıt kutupların bu iki demir kızı birbirine sürekli çekmesidir. Yaşadıkları şehir ne kadar kötü olsa da, insanlar, ilişkiler, duygular ne kadar sahte olsa da onlar gerçektir ve birlikte oldukları için şükrederler, bir gün bu şehirden birlikte kurtulmanın hayaliyle yaşarlar. Kimse dostluk kavramını net bir şekilde dile getiremez ama bana dostluğu özetle deseler hiç şüphesiz ' Ezgi ve Zeynep' derim...
Ezgi.