25 Ağustos 2012 Cumartesi

Uykusuzluk ve Yazma İsteği Olunca Böyle Saçmalar İnsan.

 Ne gariptir ki çok ve seri konuşabilmeme rağmen yazı yazarken fazlasıyla duraksıyorum. Belki de burada ses tonu kullanamadığımdan, anlatmak istediğimi okuyanın aynen anlaması daha zor olduğu içindir. Bunları neden söylüyorum bilmem, şuan çok gereksiz.
 Eve yeni geldim, benim için farklı bir anlamı olan başka bir şehirdeydim. Ne hissedeceğimi bilmiyorum, nasıl desem, çok karışık duygularım.
 Kısa zaman sonra değişecek hayatım. Yeni insanlar, başka bir düzen. Bu beni korkutuyor çünkü insanlarla ilişkilerim hep sorunlu. Güvensizlik diyebilirsiniz ya da yanlış anlaşılmalar, belki de benim abartmalarımdandır.    Diğer yandan, bakınca zaten şimdiye kadar da güvenebildiğim ve bağlandığım çok kişi olmadı. Ama işte o bağlanmak var ya; şimdi ne bağlandığım biricik dostumu ve ailemi ne de onu güvenebileceğim binlerce insana değişemem. Yalnızlıktan da zerre kadar korkum yok ya, yine de gülümseyeceğim çevremdekilere. 
                                                            ...
 Romantik filmleri izlerken garip bir şekilde huzur doluyor içim ve biter bitmez film, ben gerçek dünyaya dönünce, depresifleşiyorum. Aynı şey kitaplarda da oluyor. Yaşadıklarıma karşı bu kadar dik durabilirken neden muhtemelen yarısından fazlası sadece hayallerde gerçekleşebilecek ve sadece kurgudan oluşan mutlu sonları kıskanıyorum? Belki de başıma gelmeyeceğini düşündüğüm içindir, başroldeki adamın gerçek hayatta karşılığı olmadığından. O kadar gözü kara, o kadar cesaretli ve o kadar çok seven. Gerçi tamam ben de başroldeki 1.75'lik manken kızlar gibi değilim, ama mutlu olabilmem gerek yine de değil mi? Hayır belli yani ben çok şey bekliyorum, yine de o filmlere özenmemek elde değil.